bir şey aramak isterseniz

28 Kasım 2010 Pazar

kızım nezle oldu...

gülyüz hasta oldu :( şimdi iyi çok şükür. dört buçuk aylık bebek nefes burnundan  alamayınca ne kötü oluyormuş !

önce herhalde vücudunda bir kırgınlık oldu diye düşünüyorum. tabi şimdi düşünüyorum çünkü o akşam anlamadım, huysuzluk yapıyor sadece diye düşündüm. fakat bir sonraki gün burnu akmaya ve sol gözü yaşlanmaya başladı. hem insan hem üzülüyor hem de o halini bile oturup izlemek istiyor bebeğinin. ya da bende öyle oldu bilmiyorum. o burnu akan hali öyle sevimliydi ki. savunmasız, masum kuşum benim...

ece kuşunun babası doktoruna bir uğradı ona durumu bildirdi. çocuğun doktora götürülecek gibi acil bir durumu yoktu zira. gözü için bir damla ve peditus vermiş. serum fizyolojik zaten burnu tıkandığında kullanılacak, biliyorum. burun aspiratörü ile de tanıştı ececim.derken derken bu ilaçlı günün gecesinde tamamen uykusuz bir gece yaşattı bize miniğimiz. aslında iki saat kadar uyuduk hakkını yemeyeyim :) çok huysuzlandı, hiç yatmak istemedi. yatınca bir süre sonra burnu tıkandığı için uyandı, siniri bozuldu yine ağladı vs vs.

sabah artık rahatlamış olacak ki 8 den sonra biraz uyuduk anne kız. bir sonraki gün yine rahatsızdı ama şimdi çok şükür düzeldi gibi. gece yine eskiye yakın uzun uykular aldı mesela. hastalık huy da değiştirir derler ya o olmasın diye dua ettim ben de zaten.

bir de hiç hasta olmasın diye dua ettim tabi. yavrucağızım nasıl da etkilendi. yüzü hiç gülmedi iki gün. burnunun içine girip benim hava yollarını açasım geldi :) önümüzde ise virüslere, soğuklara gebe koca bir kış var. diliyorum ki yavrumun ilk kışı keyifli ve hastalıksız geçsin, hatta tüm bebekler için bu dileğimi büyütüyorum...

17 Kasım 2010 Çarşamba

zaman çok mu hızlı geçmeye başladı ?

yine bayram... mutlu günlerimiz çok şükür. babamız hep bizimle, ailemizle birlikte oluyoruz. tatile gitmiş gibi herkes, şehir sakin gibi.
sabah kalkıp güzelce kahvaltımızı yaptık mesela ceyhun la bugün. sonra bayram ziyareti, ufacık gezme, bugünkü programımızdı.

ece kuşum büyüyor bir güzel. bizimle olmaktan zevk aldığını resmen gözümüzle görüyoruz artık, yüzü gülüyor elma elma. he, iki gün de evden çıkarken uyku saatine denk  geldiğinden zırıl zırıl ağlıyordu ama olsun. bugün ona elimdeki dondurmadan tattırdım, tattırma dediğim dudaklarına değdirdim, çıldırdı ! mım mım yalanmaya başladı hemen :) annesi gibi galiba dondurmayı çok sevecek, çok güldürdü bizi.

hamileydim, ilk trimester, 32. hafta izne çıkmak, doğdu doğacak derken kızım dört buçuk aylık oldu. günler birbirini kovalıyor derken bu akşam düğünümüzden iki gün önceki kına gecemden bir video izledim. ister istemez 'vay be ' diyor insan. iki kere daha izledim sonra, kısacık bir şey zaten, ceyhunla ben karşılıklı dans ediyoruz kadifeden kesesi eşliğinde :)

iki üç saniye içinde o günler film gibi gözlerimin önünden geçti. ne kadar farklı o zaman ile bu zamanın öncelikleri, heyecanları, duyguları... çok önem verdiğim şeyler bugünün önem listesinde çok gerilere düşmüş. üç yıl yaşlanmışım ! artık yanımda kızım var.

bu bayramda en büyük duam şu : ailem, sevdiklerim sağlıkla hep yanımızda olsun, hayat geçiyor, geçmişimizi hep güzelliklerle yadedelim ileride inşallah.

11 Kasım 2010 Perşembe

ek gıda meselesi

önceki yazıda söylediğim gibi ececiğim dört aylık oldu. doktor kontrolümüz geçen haftaydı ve çok şükür sorunsuz geçti. her türlü gelişimi normalmiş fakat bir önceki aydan o güne kadar 400 gr almış olduğunu gördük.

bunun üzerine doktorumuz şöyle bir açıklama yaptı : ' kilosu normalin yani ortalamanın üzerinde. almış olduğu kilo ise az ve bu bir sonraki ay da azalacaktır. çünkü hareketlenmeye başladı. bunun için gıda takviyesi yapacağız. yalnız vereceklerimiz 'ek' gıda. ana besin yine anne sütü, açken meme emecek. aralarda diğerlerini yiyecek. '

ve hayatımızda bir dönem kapandı ! artık aramızda meyve suyu, sebze çorbası ve yoğurt var. bir de kaşık maması.

şu durumda programımız :
uyanınca anne sütü
meyve suyu
anne sütü
sebze çorbası
anne sütü
anne sütü
yoğurt
anne sütü
mama
ve tabi gece yine meme öğünleri
meyve suyuna elma ile başladık. bu hafta armut da katıldı. sebze çorbası kabak, havuç, patates, pirinç ve irmikten oluşuyor tabi mikro ölçülerde :) bunlar haşlanıyor ve süzgeçten geçiriliyor. 1 çay kaşığı zeytinyağı ekleniyor. yoğurdu kendim mayaladım, dışarıda olduğumuz zamanlarda ise yine doktorumuzun önerisi ile sütaş babymix veriyorum. mama da aptamil pirinçli kaşık maması.

he ece nasıl derseniz ? çokk tatlı ! elma suyu öğünü felaket! her yer lekeleniyor. çorba, yoğurt ve mamada favorisi yoğurt. mamayı da güzel yiyor. bu arada yemek dediğim önce o tatlı kaşığındaki minicik kısım tamamen dudaklarına geri itiliyor, oradan yalanarak yiyiliyor.
yavrucuğum daha kaşık olayını kavrayamadı. işte yarısı içeride yarısı dışarıda öyle yutuluyor.

benim hissttiklerimse yediklerinin miktarları çok az. anne sütünden asla kopmuş değiliz yani. hatta ben sıvı alımına daha bir özen gösterir oldum sütüm çok olsun diye. ece yi asıl doyuranın sütüm olduğunu bilmek istiyorum. minik kızım allahın bahşettiği mucize yemeğinden mahrum kalmasın istiyorum.

4 Kasım 2010 Perşembe

ece 4 aylık !

kızım büyüyor. kontrolümüze gittik, az kilo almış, ek gıdaya başladık, sağlık ocağı yine bize çare oldu, aşısını yaptırdık ....
detaylar sonra !

2 Kasım 2010 Salı

kilo kilo kilo !

hiç bir zaman zayıfcacık bir kız olmadım. balık etli derler ya öyleyim işte. öyley-dim ! şimdi tam bir şişkoyum ! evet, itiraf ediyorum öyleyim.

doğumdan sonra hiç de hemen kilo verilmiyormuş. benim tecrübe ettiğim bu. eve ilk geldiğim günkü kilom neyse hala aynı yerdeyim. yani şöyle oldu: doğumdan sonraki ilk hafta dört kilo birden gitmişti, geriye sadece 5 kg fazlam kalmıştı, o da doğumdan önceki halime göre, sonra ben o dört kiloyu vakit kaybetmeden geri aldım. aslında ne ben verdim diyebilirim ne de aldım. zira ilk hafta içinde nasıl kilo vermek için bir şey yapmadıysam sonrasında almak için de bir şuçum olmadı. yani hapır hupur baklavalar falan yemedim.sadece ilk ay içinde tahin süte çok faydalı dedikleri için helva yemiştim ama kesinlikle makul ölçülerde idi. bugünkü aklım olsa onu da yemezdim ya...

şimdi, yarın dördüncü ay kontrolümüz var, doktorumuzun da fikrini alacağım. emziren annelerin diyet yapması konusunda. ama kendi araştırmalarım dahilinde şunu söyleyebilirim, altı ay olmadan diyete girmeye pek sıcak bakılmıyor. mesela gürkan kubilay ın muayenehanesini aradığımda bana telefonda yardımcı olan hanım son anda ayrıntıyı yakaladı ve henüz doğum yapan bayanların altı ay beklemesini istiyoruz, çünkü hormon dengesi henüz oturmamış oluyor dedi. aynı şeyi burada da izleyebilirsiniz.

beslenmeyi kesemiyorsunuz yani. vicdan azabı duyuluyor, yavrucuk altı ay sadece sütümü alsın istiyorum. ama en azından eski halime dönmeyi de istiyorum. biraz daha dişimi sıkacağım. bir yandan da hiç değilse aynı kiloda kaldığım için şükrediyorum. doğum sonrası muayenemizde doktorum seçil hanım elifcim, lohusalık döneminde kilo almamaya dikkat et demişti. hani veriliyordu zaten ifadesinde gözlerimle ona bakarak gülümsemiştim sadece. şimdi ne demek istediğini anlıyorum. neyseki etrafımdakiler de durumun farkında, bilinçliler. onu ye bunu ye diye baskı yapan yok. süte yönelik yani bol sıvı, işe yarayacak besin felsefesindeyiz.

oysa ben eski halime dönmek istiyorum, sadece dondurmayla bir öğünü geçiştirmek istiyorum !

kızıma not : evet annecim, son cümle sadece şakaydı, yoksa asla dondurma ana öğün olmaz.

1 Kasım 2010 Pazartesi

bir rüya gibi

canım yavrum, birtanecik kızım,

sana bana bu mutlu günleri yaşattığın için ne kadar teşekkür etsem az. allahım sana bana bu günleri gösterdiğin için ne kadar şükretsem az.
ballı kızım, dün akşam seni emzirip uyuttuğum zaman kollarımdayken sen yüzüne baktım yine uzun uzun. gözlerimden akan yaşları daha sonra farkettim. öyle güzelsin ki... öyle tatlısın, öyle masumsun ki...
gözyaşlarının sebebi ise karışık. o anda seni nasıl büyüteceğimizi düşündüm. sen şimdi tertemizsin, hiç günahsız. ama malesef bu dünya kirli, kötü. keşke böyle olsan hep kollarımda diye düşünürken aklıma annelik bencilliği geldi, ben böyle isimlendirdim yani bu duyguyu. anneler çocukları hep yanlarında olsun, hiç bir yere gitmesin isterler ya. yakınlarda bir okul, hatta üniversite, iş benimle aynı şehirde olsun, evi bana yakın olsun, yurtdışına falan gitmesin gibi gibi. oysa bu yavru senin malın değil ki annecik, o bir emanet. sen sadece ona bakıp büyüteceksin, sevgi vereceksin, sonra o kendi istediği gibi yaşayacak.

konuyu dolandırmayayım, hep böyle kalsan falan dediğim an, büyüyüp paytak paytak yürüdüğünü, bana annecim dediğini, saçlarını taradığımı, hatta daha da sonrası beraber alışverişe çıktığımızı, sinemaya gittiğimizi hayal ettim. ama yine ağladım. bazen bi duygusallık hali oluyor işte. bu sefer de hemen büyümeni diledim. bana arkadaş ol istedim. yavrucuğum benim...

insan düşününce gerçekten delirecek gibi oluyor, bu minik yavru benim karnımın içindeydi. ilk gördüğümüz zamanlar milimetre ölçüsü kullandık boyutları için. sonra ultrasonda kol ve bacaklarını nasıl çılgın gibi hareket ettirdiğini gördüm. sonra daha bir büyümeye başladı, karnım şişmeye başladı. pıt pıt hareketlerini hissettim. artık muayenelerde yüz hatları bile belli olmuştu. hep güzel güzel hayal ediliyor bu sıralarda minik pembecik bir bebek kucağıma aldığımda bana gülümsüyor olacak falan diye. ama o karnının içinde işte daha ! gerçek bu hayallerin çoook ötesinde oluyor. bir gece sancılanmaya başlıyorsun.ve o minik bebek karnının içinden -nasıl bilebiliyorsa artık zamanını- aşağıya,dünyaya doğru bir yola çıkıyor. büyük bir gayretle onun dünyaya gelmesine yardım ediyorsun. acı, ağrı hepsini göğüslüyorsun. sonra müthiş bir hafifleme... karnına dokun, yok artık, gitmiş... daha doğrusu gelmiş, doktorun ellerinde, nefes almaya çalışan, saniyeler önce karnının içinde dokuz aydır yaşayan 'senin' parçan...

işte bugün annesine okulda ne yaptığını bıcır bıcır anlatan çocuk, dün sadece nefes almaya çalışan bir yavrucuk. bugün 'hadi gel anne bugün beraber bir yemek yiyelim şurada diyen genç, dün annesinin memesine iştahla saldıran bir sabi. bugün annesiyle alışverişe giden genç kız, dün onun altını değişmesi için mızıldanan bebekcik.

şimdi kızım yanımda çok şükür hep benimle ya, insan bu hamilelik ve doğum sürecini unutuyor galiba. sanki bir rüyaydı, o doğuma gecenin dördünde evi toparlayıp gidecek kadar soğukkanlı davranan kişi ben olamam diyorum. rüyada yaşanmış gibi. gördüm, uyandım. kızım gelmiş. annemi görüp onu çok sevdiğimi söylemek istiyorum o anda, annecim seni çok seviyorum. benim bir kızım oldu, ceyhuna haber ver. ece kızım hoşgeldin, seni de çok seviyorum.